Yemyeşil üzüm bağlarının al kırmızı topraklara bu kadar yakıştığı bir yer daha var mıdır acaba?
Hele dağlarından seher vakti yayılan türlü çeşit kokusunu içime çekerken memleket hasreti çekenler gelir aklıma, üzülürüm…
Ait olma duygusu insanın iç dünyasındaki güçlü bir kavramdır. Kendine güven duymada bu duygu çok önemli rollere bürünür. Bir aileye, bir iş yerine, bir şehre, bir kültüre ait olmak; sizin oranın bir parçası olduğunuzu; aynı zamanda o kavramların da sizin vazgeçilmez bir parçanız olduğu anlamını taşır. İşte ben de yaşamımın vazgeçilmez bir parçası olan Uşak’ta ülkemiz adına önemli gelişmelerin yaşandığı Eurovision Şarkı yarışmalarına ilk kez katıldığımız ve Kıbrıs Barış harekatından bir yıl sonra merhaba demişim hayata…
Yaşamındaki en kutsal değeri emek, hak ve emekçi olan, kendisi de ömrünü tüm bunlar için adayan sevgili babam bana Emekçi adını; hem evinde bizlere hem okullarda öğrencilerine, her türlü fedakarlığı gösteren köy enstitülü bir öğretmen kızı olan sevgili annem de Gül adını koyarak yaşama dahil etmişler beni de…
Bu ismi koyarken emekçilerin biraz asi, muhalif olduklarını düşünmüşler miydi bilmem, ama daha ilkokul yıllarımda bile nerde bir kavga varsa ben başrolde buldum kendimi. Ezilenlerin adına, insanlık adına kavgam oldu hep… Ama ne yapalım, hayat da bizleri her zaman muhalif olarak görmedi mi?
Her ikisi de iyi birer eğitim emekçisi olan annem ve babam (bunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum) bize son derece kuvvetli bir insan sevgisi aşılamışlar ki; ailecek bu uğurda çok üzüntü çekmiş, çok canımız yanmıştır her zaman.
Çok sevdiğim bir şiir şöyle başlar ve bu noktada beni anlatır hani:
“Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili
Biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz
sevincini sevincimiz yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda
hiç tanımadığımız bir insanın bile
gözyaşları içimizi parçaladı…”
Hayatımdaki en büyük servetimin bu olduğunu ve o sebeple de çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
Müzik konusuna gelince; çocukluğumdan beri müziğin içindeyim. Teke (Çocukluğumun geçtiği ana toprağım Burdur) ve Ege bölgesi müzikal kültüründen geldim. Ege Un. Devlet Konservatuvarını bitirdim. Aynı zamanda konservatuvar öğrencisiyken büyük bir heyecanla girdiğim TRT İzmir Radyosu’nda 5 yıl kadar sözleşmeli solist olarak görev yaptım. Bu görevi kadro garantisi olmaması sebebiyle devam ettiremedim. Daha sonra İzmir’in köylerinden birine müzik öğretmeni olarak atandım, orada çok güzel günlerim geçti ve çok iyi dostluklar yaşadım. Müzikal anlamda kendi yolumda tek başıma yürümeye karar verdikten sonra bu kurtlar sofrasında nasıl olduysa şimdilik “Saklı Türküler” ve “Münüse” isimli iki albüm yapabildim. Bunun yanında senfonik tarzda çok isteyip ancak tamamlayamadığım yayınlanmamış çalışmalarım var. Prensiplerime uygun yerlerde birçok konser verdim ve vermeye devam ediyorum. Prensip olarak saygı ve onurun olduğu her yerde varım, olmadığı hiç bir yerde yokum…
Biraz kısa oldu ama çok da önemli değil. Zaten oldum olası “kendinizi tanıtır mısınız?” sorusunu pek sevmemiş ve hiç de iyi cevap verememişimdir… Gül EMEKÇİ
http://www.gulemekci.com/biyografi.asp