Vücudun evini seyran eyledim
Bir köşenin yetmiş iki yolu var
Evvelinde altmışına uğradım
On ikinin türlü türlü hali var
Yedi kapı açılır arşın katında
Dördü zahirinde üçü batında
Bir kulu var kendi iradetinde
Üç yüz altmış altı yeksen kulu var
Bir bedestanı var kırk da dükkanı
Bin alıcı bir sarraftır satanı
Dört direk üstünde on iki nişanı
Cevher satar türlü türlü lalı var
Kimse bilmez o gevherin kıymetin
Bir kalesi vardır yapısı metin
Kalenin kapısın açması çetin
Bir kilidin otuz iki dili var
Destur olmayınca ben açamadım
Ağlayup güleni ben seçemedim
Kıldan köprü yaptın ben geçemedim
Daha bundan gayrı müşkül halı var
Baykuşun deveyi sağdığın gördüm
Karıncanın göğe ağdığın gördüm
Bir anadan beş kız doğduğun gördüm
Bir babanın doksan dokuz oğlu var
Doksan dokuz oğlan ne yedi içti
Beş kızın lebinden kuvveti geçti
Oğlanın birisi deryaya düştü
Hâlâ yüzer oynar şimdi gölü var
Birinin on eri var daha kızım der
Birinin beş babası var ben öksüzüm der
Bir koyunun on kuzusu var yozum der
O koyunun memesi yok südü var
o koyunun südü ne tatlı, acı
Anın da ana göre vardır muhtacı
Firdevs bahçesinde üç gül ağacı
Her birinin on altışar gülü var
OL gülün birine elim uzattım
Alma diye çağırır bir boz atlım
Bülbüllerin feryadını gözettim
Her birinin ayrı ayrı dili var
Noksanı bu sırra ereyim dersen
Çârdeki masumu göreyim dersen
Îmanla cennete gireyim dersen
Cem evine diri varma ölü var